Bioeksen

KOSGEB’den almış olduğu destek ile Bioeksen’i kuran başarılı girişimci Canan Ketre Kolukırık, ürettiği yerli PCR test kiti ile Covid-19’un tespit edilmesinde etkin rol oynuyor.

Başarılı kadın girişimcilere yer verdiğimiz bölümümüzde bu ay Bioeksen şirketinin kurucusu Canan Ketre Kolukırık’ı konuk ediyoruz. KOSGEB desteği ile 2014’de şirketini kuran girişimci Kolukırık, FDA ve DSÖ onaylı PCR test üretimi ile dünyada Covid-19 testlerinde teknolojide öncü ilk yüzde 5’lik dilime girmeyi başardı. 2018-2019 yıllarında da ciro ve üretim bazında yaklaşık 100 kat büyümeye ulaştıklarını dile getiren kadın girişimcimizin başarı hikayesine göz atalım:

Kısaca kendinizden bahseder misiniz?

İstanbul’da doğdum ve tüm eğitim hayatıma burada devam ettim. Nişantaşı Anadolu Lisesi’ni bitirdikten sonra Marmara Üniversitesi Biyoloji Bölümü’nden mezun oldum. Yüksek lisans eğitimimi de İstanbul Teknik Üniversitesi Çevre Biyoteknolojisi Bölümü’nde tamamladım. Akademik çalışmalarım sırasında edindiğim bilgi ve tecrübeyi inovatif ürünlere dönüştürme isteğimle Bioeksen firmasını kurduk.

Çalışmalarınızın başlangıç hikâyesini anlatır mısınız?

2014 yılında KOSGEB Ar-Ge ve İnovasyon Destek Programı’ndan faydalanarak akademideki gözlemlerim sonucu araştırmalarda kullanılan ürünlerin çoğunun ithal edilmesi üzerine, bu ürünlerin ülkemizde de üretilebileceği fikrinden yola çıkarak çekirdek bir Ar-Ge ekibiyle Bioeksen’i kurduk. Firmamız kurulduğu tarihten bu yana; TÜBİTAK, Kalkınma Bakanlığı ve KOSGEB destekli birçok Ar-Ge projesinde yer aldı. Kuruluşumuzdan itibaren; insan sağlığı, kanatlı hayvan sağlığı, alerjenler, gıda ve su güvenliği alanlarında 160’dan fazla ürün geliştirdik ve farklı kurumlardan aldığımız desteklerle Ar-Ge projelerine imza attık. 2019 yılında ürünlerimiz Türkiye çapında rutin satışına başlandı ve kısa sürede sahada beklenen karşılığı bularak Sağlık Bakanlığı, Türk Silahlı Kuvvetleri ve Tarım ve Orman Bakanlığı gibi önemli kamu kurumlarının temel nitelikteki ihtiyaçlarını karşılamaya başladı.

Bioeksen Ar-Ge ekibimiz, sorun çözümüne odaklı ürünler geliştirmeye devam ediyor. Ekibimizde; moleküler biyolog, biyolog, gıda mühendisi, çevre mühendisi, biyomühendis, biyokimya uzmanı, veteriner hekim, laboratuvar teknikeri gibi farklı branşlardan toplamda 51 çalışan bulunuyor ve şirketimiz gücünü bu geniş Ar-Ge ekibinden alıyor. Bioeksen ilerleyen dönemde kapasite artışı, yurt dışı organizasyonları ve büyüme hızıyla birlikte yeni istihdam yaratmaya devam edecek.

Çalışmalarınızda neler üretiliyor?

İnsan sağlığı, hayvan sağlığı ve gıda güvenliği alanlarında PCR temelli birçok ürünümüz mevcut. Dünyada bulunan 480 adet Covid-19 PCR test üreticisi firma arasında Bioeksen, Covid-19 testlerinde hem FDA, hem de Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) onayı alan 23 firma arasında yer alıyor. Firmamız, bu yönüyle Covid-19 testlerinde teknolojide öncü ilk yüzde 5’lik dilime girmeyi başardı. Ar-Ge ekibimiz Covid-19 ile ilgili son bilimsel gelişmeleri düzenli ve sık bir şekilde takip ediyor. DSÖ’nün küresel tehlike uyarılarını dikkate alarak yeni ürünler geliştirmeye devam ediyoruz. DSÖ, Delta Varyantı’nı ilgi varyantı listesine aldığında başlayan çalışmalarımız kısa sürede ürüne dönüşerek sahaya çıktı. DSÖ, mayıs ayının ortasında Delta Varyantı’nı endişe varyantı listesine aldığında ürünümüz sahadaydı. 2018-2019 yıllarına bakıldığında ciro ve üretim bazında yaklaşık 100 kat büyüme gerçekleştirdik. Aldığımız yatırım tekliflerini şirkete katacağı değer paralelinde değerlendirmeye devam edeceğiz.

KOSGEB ile nasıl tanıştınız? Hangi desteklerden faydalandınız? Bu desteklerin size ne gibi faydaları oldu?

Akademik çalışmalarım sırasında, Boğaziçi Üniversitesi ile İstanbul Teknik Üniversitesi’nden akademisyenlerin oluşturduğu Mikrobiyal Ekoloji Grubu’na (MEG) katıldım. MEG’de birlikte çalıştığım akademisyen arkadaşlarımla, Ar-Ge çalışmaları sırasında edindiğimiz bilgi ve tecrübeyi inovatif ticari ürünlere dönüştürmek istedik. Bu kapsamda, 2014 yılında KOSGEB Ar-Ge ve İnovasyon Destek Programı’ndan faydalanarak şirketi kurduk. 2014 yılından bu yana da 32 farklı Ar-Ge projesi TÜBİTAK, Kalkınma Bakanlığı ve KOSGEB desteğiyle gerçekleştirdik.

Bu destekler ile yaptığınız proje/ üretilen üründen detaylı şekilde bahseder misiniz?

Gerçekleştirdiğimiz projeler sonucunda 162 farklı moleküler biyoteknoloji ürünü ortaya çıktı. Ürünlerimiz, 2019 yılında Türkiye çapında rutin satışa başladı ve kısa sürede sahada karşılık buldu. Böylece, Sağlık Bakanlığı, Türk Silahlı Kuvvetleri ve Tarım ve Orman Bakanlığı gibi hayati öneme sahip kamu kurumlarının temel nitelikteki ihtiyaçlarını karşılamaya başladı.

Çevrenizden bu girişiminiz ile ilgili nasıl tepkiler aldınız?

Şimdiye kadar hep çok olumlu tepkiler aldım. Kurulduğumuz ilk yıllarda daha küçük çaplı işler yapıyorduk. O zaman bile biyoteknoloji geleceğin sektörü olduğu için insanlar ilgi gösteriyordu. Sadece teknolojik ürünler geliştirdiğimiz için insanları yerli üretimin kaliteli olabileceğine inandırmak kısmında zorluk çektik. Herkesin yerli üretime desteği var ancak çok ön yargılı yaklaşanlar da olabiliyor. Biz her zaman ürünlerimizin kalitesiyle ön planda olmak istedik. Bu nedenle yıllardır dünyanın büyük firmalarıyla karşılaştırma çalışmalarına tabi tutuluyoruz. Neyse ki ürünlerimizin kalitesi ve verdiğimiz hizmet sayesinde tüm karşılaştırmalardan başarılı bir şekilde çıktık. Şu an dünyada Bioeksen hem teknolojisi hem de kalitesiyle tercih edilen bir marka haline geldi.

Bu süreçte sizi destekleyen ya da olumsuz yönde etkileyen kişi veya olaylarla karşılaştınız mı?

İlk günden beri başta ailem olmak üzere çevrem tarafından her zaman destek gördüm. Ailem maddi ve manevi konuda her zaman yanımda olarak beni cesaretlendirdi. Üniversiteyi bitirdiğim ilk yıllarda inşaat mühendisi olan babamın yanında çalışmaya başladım. Ticaretin inceliklerini uzun yıllardır iş hayatında olan babamdan öğrendim diyebilirim. Farklı sektörler bile olsa iş hayatında karşılaşılan durumlar genelde birbirine benziyor, böyle zamanlarda halen tavsiye almaya devam ediyorum.

İş hayatında kadın olmanın olumlu- olumsuz yönlerinden bahseder misiniz?

İş hayatında başladığımda akademik camia içinde bulunuyordum. Biyoteknoloji sektörü de diğerlerine göre nispeten eğitim seviyesi yüksek bir sektör. Bu kapsamda olumsuz olarak direkt söyleyebileceğim bir durum söz konusu değil. Şu an şirketimizde çalışan kadınların oranı yüzde 50. Bu oranı devam ettirmeyi ve Türk kadınlarının iş hayatındaki yerini sağlamlaştırmayı arzu ediyoruz. Son yıllarda devlet destekleri ve bankacılık sektörü olarak kadın girişimcilere daha pozitif yaklaşıldığını düşünüyorum. Bu tür desteklerin artmasının ülke ekonomisi için de çok önemli olduğu bir gerçek.

Üzerinde çalıştığınız yeni projeleriniz var mı?

SARS-CoV-2’nin tüm genetik materyalini deşifre eden, kompleks ve yüksek maliyetli cihazlarla gerçekleştirilen, yeni nesil dizileme (NGS) adı verilen bir teknoloji var. Yakında piyasaya sunacağımız yeni ürünümüz, müşteriye sarf malzemeslye birlikte ücretsiz temin ettiğimiz basit bir cihazla NGS yöntemini uygulamaya izin veriyor. Müşteriye ek bir cihaz maliyeti yüklemeyen yeni teknolojimiz, NGS yönteminin hızını üç kat arttırırken, maliyetini de en az iki kat düşürüyor. Yeni teknolojimizin ileri genetik analizlerde bir devrim niteliğinde olacağını ön görüyoruz.

Yurt içi ve yurt dışı satışlarınız var mı?

Kapasitemizin çoğunu Türkiye için kullanıyoruz ancak yurt dışına da 15 milyon test satışı gerçekleştirdik. Avrupa, Orta Doğu, Güney Amerika ve Afrika’nın da aralarında bulunduğu, toplamda 50’ye yakın ülkeye ihracat yapıyoruz. Son dönemde ihracat çalışmalarına hız verdik ve 2021’de ihracat hacmimizi daha da genişletmeyi planlıyoruz. Özellikle yeni SARS-CoV-2 varyantlarının tespitine yönelik kitlerimiz tüm dünyada ilgi çekiyor.

 

KOSGEB ile ilgili düşünceleriniz nedir?

2014 yılında şirket kurmaya karar verdiğimizde ilk desteği KOSGEB verdi. Bioeksen’e hem bir alan sağladı hem de ilk ürünlerimizi geliştirmemiz için gerekli olan altyapıyı kurdu. Bu kapsamda bugün geldiğimiz noktada Türkiye’nin en büyük biyoteknoloji firmalarından biri olmamızda KOSGEB’den aldığımız desteğin yeri çok büyük. Şahsi görüşüm özellikle teknoloji tabanlı ürünlerin katma değerli olarak geliştirilmesi ve üretilmesi hususunda KOSGEB’in girişimcilere ve firmalara gerekli desteği vermesi çok önemli.

 

Hayallerinizden ve gelecek planlarınızdan bahseder misiniz?

Bioeksen olarak günde yaklaşık 1 milyon olan üretim kapasitemizi daha da arttırarak kit sağladığımız 50’den fazla ülke haricindeki ülkelerle de teknolojimizi buluşturmak, daha çok insanın sağlığını korumayı ve ihracat kapasitemizi arttırarak yeni pazarlara açılmayı amaçlıyoruz. Bundan sonraki süreçte de dünyanın karşılaşabileceği olası salgınlara hazırlıklı olarak, bilimsel verilerle minimum süre içinde kesin patojen tanısı yapabilecek sistemler geliştirmeye, insan sağlığının yanı sıra gıda ve hayvan sağlığı alanlarında da çalışmalarımıza devam edeceğiz. En büyük hedefimiz dünyada beş yıl içerisinde moleküler tanı sektöründeki en büyük firma olmak. Bunun için farklı ülkelerde yatırımlar yaparak hem Ar-Ge hem de üretim alanında kendimizi geliştirmeye devam edeceğiz.

 

Son olarak kadın girişimcilere tavsiyeleriniz neler olur? Özellikle kadınlara yönelik söyleyebileceğiniz bir fikir bir anekdot var mıdır?

Kadınların iş hayatındaki yeri, bir ülkenin gelişmişliğinin en büyük göstergesi. Bu nedenle ne kadar çok kadın aktif olarak çalışırsa ülkece o kadar refah seviyemiz yükselecektir diye düşünüyorum. Girişimcilik cesaret ve azim ister, kadınlarda da bu özellikler fazlasıyla mevcut. Yeter ki yapacakları işi iyi bilsinler ve pes etmesinler. Yakın çevrelerinin de onları desteklemesi çok önemli. Erkeklere göre daha duygusal bir yapımız olduğu için dış etkenlerden daha çok etkilenme potansiyelimiz mevcut. Bu etkiyi pozitif yönde kullanabilirlerse iş hayatında çok başarılı olabilirler.

Güncelleme Tarihi: 24 Kasım 2021